Prof. Dr. NİZAMETTİN AKTAY       naktay@gazi.edu.trProf. Dr. NİZAMETTİN AKTAY naktay@gazi.edu.tr


YENİ ANAYASA DEĞİŞİKLİKLERİ DEMOKRASİ Mİ GETİRİYOR?

07.05.2010 tarihinde TBMM’nde kabul edilip 13 Mayıs 2010 tarih ve 27580 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan ve 12 Eylül 2010 tarihinde yapılan referandum ile yasalaşan, 5982 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun uzun tartışmalardan sonra artık meriyettedir. Değişikliklerin birçok alanda yenilikler getirdiği görülmektedir. Ancak birçok alanda da değişikliklerin aslında yenilik getirmediği görülecek, kanunlarla yapılabilecek değişikliklerin anayasa ile yapmak lüzumsuzluğuna düşüldüğü görülecektir. Asıl isteklerin ise Anayasa Mahkemesi ve HSYK ‘nun yapısının değiştirilmesi ile ilgili tasarruflar olduğu anlaşılacaktır.

Bunlardan mesela Anayasa ile pozitif ayrımcılık getirildiği kabul edilen 10. Maddedeki yeni ifadenin aslında var olanı tekrarladığı, aynen tekrarlanmasa dahi mevcut haliyle Anayasanın pozitif ayrımcılığı yasaklamayan bir yapıya sahip olduğu zaten bilinmektedir. Çocukların, yaşlıların, özürlülerin, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirlerin pozitif ayrımcılığı teşvik amaçlı getirilmiş birçok ulusal ve uluslar arası anlaşma ve sözleşmeler dolayısıyla zaten iç hukuk kuralı haline geldiği bilinmektedir.

Bilindiği gibi değişiklik Kanunu toplam 26 maddeden müteşekkildir. Birçok alanda değişiklik getirmektedir. Tamamını bu yazıda inceleme fırsatı olamayacaktır. Ancak birkaç madde üzerinde daha durmak gerekmektedir. Bunlardan birisi de md.3 ile getirilen düzenlemedir. Buna göre ; "Vatandaşın yurt dışına çıkma hürriyeti, ancak suç soruşturması veya kovuşturması sebebiyle hâkim kararına bağlı olarak sınırlanabilir." Bilindiği gibi birisi hakkında yurt dışına çıkış yasağı genelde mali suçlardan hakkında soruşturma bulunanlar tedbiren getirilmiş bir düzenlemedir. Hakkında vergi borçları olanların genelde yut dışına çıkışları engellenmektedir. Yine bazen mahkemeler haklarında yargılama sürenlerin yurt dışına çıkışlarıyla ilgili yasaklar getirebilirler. Bu imkânlar mevcut iken aciliyet bulunan haller ya da verdiği zarar yüksek olarak kabul edilen bazı şahısların yurt dışına çıkışlarını idari kararlar yerine sadece mahkeme kararlarına bağlayan düzenlemenin "kimlere koruma getirdiği" dikkatlice incelenmelidir.

11.md. ile getirilen bir husus da Yargının, İdarenin hiçbir eylem ya da işleminin yerindelik denetimini yapamayacağıdır. Böylelikle İdare tamamen keyfi işlem ve eylemler yapsa da yargı denetimi söz konusu olmayacaktır. Yani İdare(Yürütme) kamu menfaatine aykırı kanun çıkarıp- her ne kadar İdarenin kanun çıkarma yetkisi yoksa da son zamanlarda TBMM ve İdare kuvvetler ayrılığı prensibini bir tarafa bırakıp tek bir organ gibi çalıştığından - bunu da istediği gibi kullansa dahi artık yargı karışamayacaktır. Yargı kamu menfaati denetimi yapamayacağı için İdare 10 liralık malı 1000 liraya alsa dahi yargı kamu menfaatini sorgulayamayacaktır. Sadece işlem hukuku uygun yapılmış mı yapılmamış mı buna bakılabilecektir. Çok büyük tehlike.

Yeni düzenleme ile getirilen bir husus ta çalışanların aynı zamanda birden çok sendika üyesi olmalarını yasaklayan hükmün Anayasadan çıkarılmasıdır. Buna göre artık çalışanlar birden fazla sendikaya üye olabilirler. Başlangıçta çok iyi gibi gözükse de Türk çalışma hayatını tam anlamıyla kaosa sokacak olan bir düzenleme yapılmış olmaktadır. Artık işçiler ve memurlar- memurların da bu düzenlemeden nasiplenecekleri kabul edilmelidir. Her ne kadar Anayasa eski ifadesinde işçileri anlatan bir ifade ile işkolu tabirini de kullanmaktaysa da - birden çok sendikaya üye olabileceklerdir. Birden çok sendikaya üye olmayı Türkiye 1980 öncesinde yaşamış ve bundan çok zarar görmüştür. Bu gün amacı birden çok sendikaya üye olunmasının sağlanması ve böylelikle demokratikleşmenin sağlanması değil, bazı sendikaların birinci sendika olmasını sağlamaya yönelik çalışmalar olduğu anlaşılmalıdır. Referandum sonrası yapılan teşekkür konuşmalarının bu kuruluşları, sendikaları nasıl işaret ettiği görülmelidir. Bir kere şunu da söylemek gerekmektedir; eğer sendika çokluğu ilkesi çerçevesinde çalışanların ve işverenlerin istediği sendikayı seçebilmeleri sendikal hürriyet olarak algılanıyor ve başkaca hiçbir şey düşünülmüyorsa bu yanlış bir anlamadır. Sendika çokluğu ilkesi, üye olmak isteyenlere alternatif sunulmasını sağlayan bir sistemdir. Kişiler alternatifler arasında istediklerini seçebiliyorsalar burada sendikal hürriyetin gerçekleştiği kabul edilmelidir. İkinci olarak aynı işkolunda birden çok işyerinde kısmi zamanlı olarak çalışanların aynı anda birden çok sendikaya üye olabilmesi sağlanmak isteniyorsa bunun yolu Anayasadaki hükmü topyekûn kaldırmak olmamalıdır. Bunun başka yolları da vardır. Meram anlatılmaya çalışılırken ortalığı yıkmak yanlıştır.

Yeni düzenleme ile getirilen önemli değişikliklerden birisi de memurlar ve diğer kamu görevlilerine toplu sözleşme hakkının tanınmasıdır. Yeni 53.maddede getirilen düzenleme ile öncelikle en önemli husus kamu görevlilerine "toplu sözleşme" hakkının tanınmış olmasıdır. Eski düzenlemede var olan ve teferruatlı bir biçimde düzenlenmiş bulunan "toplu görüşme" hakkı yerini "toplu sözleşmeye" bırakmıştır.



01.11.2010

Parlametre
Serbest Kürsü

Anket

Türkiye'nin Dış Politikasını Olumlu Seyirde Güçlendirecek Ana Unsur Nedir ?
Yankı Dostluk Platformu
  • Facebook'ta Yankı Dergisi
  • Twitter'da Yankı Dergisi
  • Youtube'ta Yankı Dergisi