Prof. Dr. ABİDİN KUMBASAR      akumbasar@hotmail.comProf. Dr. ABİDİN KUMBASAR akumbasar@hotmail.com


BİLİM ÇAĞINDA İNSAN VE KÜRESELLEŞME

Yaşadığımız çağın "Bilim Çağı" olarak anılmasına neden olan bilimsel hızlı gelişim ve onun verilerinin uygulanması olan teknolojinin ulaştığı düzey, yerküremizin her yöresini her an görüntülenebilinir ve kısa sürede ulaşılabilinir duruma getirdi. Sonuç olarak özellikle yaşantı küreselleşti, güncel deyimle globalleşti. Böylece yerkürenin daha da hepimizin olduğu bilinci benimsenmeye başladı. Ozon tabakasının durumu, oksijen kaynağımız olan yağmur ormanlarının önemi, denizlerin kirlenmesinin yarattığı sorunlar, genel tartışma konuları olur duruma geldi. Herkesin herşeyden sorumlu olduğu duygusu, artan oranda, bilinçlerde yer eder oldu. Gelişen olaylar, giderek tüm toplumların insana ve Doğa’ya saygı paydasında birleşeceği "Küresel Düzen"in kurulacağının belirtileri gibi görünüyor. Her ülkeden, sayıları azımsanamayacak düzeye varan aydınlar, Doğa’nın tüm yaşam alanları ve değerlerinin tüm insanlığın ortak yararına sunulmasının kaçınılmaz olduğunu vurgulamaktalar. Yaşadığımız bilgi çağının koşullarında aydınların gücü, iletişimin ışık hızına erişmesi nedeniyle, geçmişin hiç bir dönemiyle kıyaslanamayacak boyutlara ulaşmıştır. Bütün sorun bu gücün, geleceğin dünyasını kurmak için, yozlaştırılmadan ve eşgüdümlü olarak, siyasal güçlerin etkisinden arındırılarak kullanılmasındadır.

Yüzyıllar boyunca geçmişte biribirine benzer olaylar ve sorunlar yinelenmiş, eski deyimle, "Tarih tekerrür eder" yanlış kanısı insanlığı bilincine yerleşmiştir. Bilim çağı insanının, geçmişin kötü olaylarını yineletmeyecek güçte olduğuna inanması ve geleceği dilediğince düzenleyecek yeteneğe eriştiğinin bilincinde olması gerekir. Geleceği değiştirip yazgı olmaktan çıkarmanın ve geçmişin olumsuzluklarının yeniden yaşanmamasının tek çıkar yolu, yetişen kuşakları bu amaç doğrultusunda eğitmektir. Geleceğin kuşaklarını, doğa üstü güçlerin varlığı kör inancından kurtarıp, ilkel gelenek ve alışkanlıklardan soyutlayarak bilimselliğe yönlendirmek kaçınılmazdır.

Güncel tartışma konusu olan küreselleşme (globalleşme) olgusu da bu bakış açısından irdelenmelidir. Bugün yerküremizde, her an her yöreye ulaşabilen, iki güç gözlemlenmektedir. Bunlardan birisi sözlü ve görsel iletişim, diğeri de parasal güç olan sermaye (anamal=kapital) dir. Her iki güç de tüm insanlığın yararına olarak, uluslararası düzeyde ve yozlaştırılmadan planlanarak kullanılırsa geleceğe umutla bakabiliriz. Mutlu bir gelecek kurabilmek için iletişim ve parasal gücün küreselleşmesiyle birlikte, zorunlu çağdaş eğitim, sağlık ve emeğin değerlendirilmesi sorunlarının da küresel boyutta ele alınması gerekir.

Sözlü ve özellikle görsel iletişimin, eğitim sorunlarıyla birlikte, bilgi eksikliğine dayalı sağlık sorunlarını ve emekçilerin eğitimi sorunlarını çözmekteki etkinlikleri yadsınamaz. Sağlık sorunlarının eğitime dayalı aksaklıklarının iletişim yoluyla giderilmesi yanında, parasal destek gerektiren sorunlarını da küresel boyutta çözümlemek kaçınılmazdır. Bugünkü bilimsel olanaklar ve ekonomik güç, nüfus planlaması yaparak uygulayabilecek, sadece sağlıklı bebeklerin doğmasını gerçekleştirebilecek, doğanların çağdaş eğitimle yeteneklerinin gelişmesi koşullarını sağlayabilecek düzeydedir. Yetişecek yeni kuşakların bireylerinin yaşam (hayat) yarışında yalnızca doğal yetenekleri etkin olmalı, sosyal ayrıcalık ve parasal gücün verdiği haksız öncelikler ortadan kaldırılmalıdır. Böylece büyük düşünür Bertrand Russel’in, "Geleceğin dünyasında başarı, parasal güç, dalkavukluk ya da kurnazlığın değil, yetenek ve çalışmanın ürünü olmalıdır" özdeyişinin gerçek olması sağlanmalıdır

Geçmişten günümüze uzayan koşullardaki uygulamada ise parasal gücün kendi kurallarını kendisi koyan sorumsuz etkinliğini görmekteyiz. Toplumlar, parasal gücün kendi çıkarına olan kurallarını benimsemeye zorlanmakta, emek gözardı edilerek dengeler bozulmaktadır.

En yüzeyel ekonomi bilgisi olanların da bilincinde olduğu gibi, parasal güç (anamal=kapital) ve emek biribirinden ayrı düşünülemez. Bütün değerleri yaratan emektir. Doğal nesnelere emek katkısı onları değerli kılar. Parasal güç ise karşılığı tam olarak ödenmeyen emekten artırılarak biriktirilen artı değerlerle oluşur. Özetle anamal (sermaye), emekçiden gaspedilen ve karşılığı ödenmeyen artı değerlerin ürünüdür. Parasal güce, kendi kurallarını kendisi koyarak küresel boyutta özgürlük verirken, onu yaratan emeği yapay baskılarla güçsüz kılmanın getireceği sosyal sorunların boyutları kestirilemez. Uygar bir toplumda güçlüye, zayıf olanı ezmesi için özgürlük tanınamaz. Parasal gücün kendi kurallarınca, küresel boyutta, ucuz ve sömüreceği emeğe ulaşabilmesi özgürlüğüne karşın, emekçiye de emeğini değerlendirebilmek için yeryüzünde istediği yöreye gitmek ve uluslararası düzeyde hakkını aramak özgürlüğü tanınmalıdır.

Geçmişde pek çok görüldüğü gibi, bütün toplumsal çalkantılar ve patlamalar, haksız özgürlükler ve haksız kısıtlamalardan kaynaklanırlar. Artık, toplumları yönetenlerin, Jeremy Bentham (1748-1832) ın "Hiç bir haksızlık küçük, hiç bir insan önemsiz değildir" özdeyişini ilke olarak benimseyerek uygulamada bulunmaları ve haksız arka çıkmalardan kaçınmaları gerkir.

Herşeyin herkesin gözleri önünde geliştiği gezegenimizde, insanları sanal öte dünya mutluluğu ile aldatmak giderek güçleşmektedir. Bilinçlenen insan soyu, cennet haline getirebileceği yeryüzünde cehennem yaşantısı sürdürmenin anlamsızlığını algıladığı zaman, toplulukları cennet umuduyla uyutarak yönetme kolaylığı kalmayacaktır. Küçük çıkarlar için halk kitlelerini karanlığa yönlendirmenin bedelini ödemek kaçınılmazdır.

Yerküremizde gelişen tüm olaylar, bilim çağına yaraşır düzeyde, us’la (akıl’la) eleştirilip, küresel boyutta irdelenerek kitlelere aktarılırsa, globalleşmenin de mutluluk getirebileceğine inanmak geçerli olabilir.



01.05.2009

Parlametre
Serbest Kürsü

Anket

Türkiye'nin Dış Politikasını Olumlu Seyirde Güçlendirecek Ana Unsur Nedir ?
Yankı Dostluk Platformu
  • Facebook'ta Yankı Dergisi
  • Twitter'da Yankı Dergisi
  • Youtube'ta Yankı Dergisi