Prof. Dr. ŞULE ERÇETİNProf. Dr. ŞULE ERÇETİN


YEREL LİDERLERDE “BARIŞ ZEKÂSI”NI OYLAMAK...

Uluslararası sistemde Soğuk Savaş sonrası ortaya çıkan kaos durumu, tüm dünyayı yeni bir krize doğru sürüklemektedir. Soğuk savaş ile sıcak savaş arasında bir belirsizliğin yaşandığı dönemde tüm dünyada barışı konuşmak ve tesis etmek, özellikle 11 Eylül sonrası dönemde yürütülen küresel güç mücadelesi ile daha zor bir hale gelmiştir. Uluslararası bağlamda, realist politikaların ve bu kapsamda güç mücadelesinin tüm yoğunluğu ve şiddetiyle yaşandığı bu dönemde, ulusal bağlamda her alanda ve her anlamda barış içinde olmak yaşamsal değerdedir. Böylesi bir dönemde idealist bir yaklaşım olarak ön plana çıkan “Barış Zekâsı”nı savunmak, koşullar gereği hiç de kolay gözükmemektedir. Özellikle yerel seçimlerin çok yaklaştığı bir zaman diliminde ulusal bağlamda hepimizin ve içinde bulunduğumuz dünyanın barışa olan ihtiyacını göz önünde bulundurduğumuzda, bu anlamda cesur çıkışlara da gereksinim duyulmaktadır.  İşte bu nedenlerle yerel seçimlerde her il, ilçe ve beldede birbirleriyle yarışan adaylardan birini tercih etmekte kullanılması gereken önemli ölçütlerden biri de “barış zekâsına sahip olmak” olmalıdır.  Peki, “barış zekâsı” nedir?

Buna sağlıklı bir cevap verebilmek için öncelikle barış kavramına bir bakmamız gerekmektedir. Barış, farklı alanlarda değişik boyutlarda ele alınarak tartışılan, açımlanan bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu aşamada bugüne kadar ulaşılabilen çalışmaların hiç birinde barışın bir zekâ ürünü olarak tanımlanmamış olduğunu da vurgulamak gerekmektedir. Oysa barışla ilgili çalışmalarda ön plana çıkan boyutların tümü dikkate alındığında bunların hemen hemen tümünün bireysel, örgütsel ve toplumsal anlamda, insanın biyopsikososyalkozmik potansiyelini, yeteneğini, yeterliliğini içerdiği söylenebilir. İşte bu nedenlerle yeni bir zeka türü olarak  barış zekâsı tanımlanmış ve tartışmaya açılmıştır.

Yapılan tanımlamalarda barış zekâsı: kişiler arası ve çevre ile ilişkileri sağlıklı ve kararlı davranışlarla, yönelişlerle düzenleyebilme gücü; değişik ortam ve değişik kişiler arası ilişkilerde kişilik ve kimlik zafiyeti ortaya çıkmaksızın, her türlü ortamda bir şekilde varlığını ortaya koyabilme kararlılığı; anlık, karşılılık, uzlaşılabilirlik ve olumluluk anlamında çok boyutlu seçenekleri içeren strateji ve politika geliştirip çözüm üretebilme yaratıcılığı;    hangi çatışma ve savaş durumundan kaçınılması ya da kaçınılmaması gerektiğine zamanında ve doğru kararlar verebilme potansiyeli;  biyopsikososyalkozmik potansiyelini barışla ilgili becerilere, söz konusu becerileri, işlevselleştirerek kendi ve diğer tüm varlıklar için tutarlı ve olumlu bir yaşam biçimine dönüştürme süreci olarak karşımıza çıkmaktadır.  

Peki, barış zekâsına sahip olan ve kullanabilen insanlar ne yaparlar? Barış zekâsı nasıl ortaya çıkar?

Barış zekâsı, kişiler arası ve çevre ile ilişkileri düzenleyebilme kapasitesi olarak ortaya çıkar.  Bu kapasite hem bir zihinsel gücü hem de davranışsal kararlılık ve gücü temsil eder. Bir başka kapasite,  kendini ve karşısındakileri anlama ve tanıyabilme kapasitesi bu güce destek verir. Barış zekâsı, başarı zekâsının en temel öğesidir. Toplumsal, örgütsel ve bireysel başarı sistem temellidir. Bir sistem oluşturmak, onun sağlam ve sağlıklı işleyişi sisteme uyum ve kişiler arası ilişkilerde başarılı olma gibi bir zekâ ürünü olarak karşımıza çıkan sağlıklı davranış ve yönelişlere bağlıdır.  Bulaşmayan dağılmayan etrafı kirletmeyen bir canlılık ve kararlılık, barış zekâsının başarı yönelimli yapısal özelliğidir. Bu anlamda, başarı zekâsına sahip olmak değişik ortam ve değişik ilişkilerde kişilik ve kimlik zafiyeti ortaya çıkmaksızın;  varlığını başarıları ya da başarmayı taahhüt ettikleri ile ortaya koyabilmektir. Barış zekâsı yaratıcılığın bir süper bileşimidir. Çünkü barış zekâsını işe koşanlar, farklılıkların çatışmaya dönüştüğü tüm bağlamlarda,  anlık, karşılılık, uzlaşılabilirlik ve olumluluk anlamında çok boyutlu seçenekleri içeren strateji ve politika geliştirip çözüm üretirler. Barış zekâsı insanın biyopsikososyalkozmik potansiyelini barışla ilgili becerilere; becerileri, işlevselleştirerek kendi ve diğer tüm varlıklar için tutarlı ve olumlu bir yaşam biçimine dönüştürme sürecidir.

Barış zekâsı sadece barışa yüklenen farklı anlamlar, değerler ve inançlar manzumesini ifade etmez. İnsan olarak sahip olunan biyopikolojikkozmik potansiyelini kendi ve diğer varlıklar için bu anlamdaki becerileri işe koştuğu bir yaşam biçimine dönüştürmektir. Bu anlamda eylemde olan bir zekâ türüdür. Barış zekâsı hangi durumlarda, ne zaman ve hangi yöntemler ile savaşıp; affedeceğini bilebilmeye ilişkin bir dizi karmaşık süreçle işler.   Barış zekâsı sadece sürekli barışı ya da bunu sağlamaya yönelik bir uzlaşıyı içermez. Böylesi bir durum, yaşamın her anında ya da yaşanan her olguda söz konusu olmayabilir, bu anlamda bir çözüm tercihi her koşulda doğru bir başka deyişle barışı sağlayıcı olmayabilir. Bu anlamda barış zekâsı, hangi çatışma ve savaş durumundan kaçınılması ya da kaçınılmaması gerektiğine zamanında ve doğru kararlar verebilme becerilerini ifade eder. Bu beceriler kritik, anlık ve başarı yönelimli karar süreçleridir. Barış zekâsı aynı zamanda gündelik ya da istisnai çatışma ya da savaş durumlarında nasıl daha mantıklı ve stratejik davranılacağına, şiddet, öfke gibi yıkıcı duyguları bastırmak ya da yok saymak yerine nasıl olumlu ve doğru yönlendirilebileceğine ilişkin bilgiyi, bu bilgiyi uyma,  biçimlendirme seçme anlamında kullanmayı içerir. Böylesi bir kullanım kuşkusuz daha iyi, daha kaliteli, daha kapsamlı projelerle var olmak demektir.

Bu genel çerçeveyi göz önüne alıp;  şimdi tekrar yerel seçimlere dönelim ve her il, ilçe ve belde de “birbiriyle yarışan adaylar barış zekâsına sahip olmak ölçütü ile nasıl değerlendirilebilir”  sorusunu başka sorularla yanıtlayamaya çalışalım. Bu kapsamda, adayların seçildiklerinde izlemeyi taahhüt ettikleri politikalar ve bunların oluşturulmasında benimsenen yaklaşımlar çerçevesinde karşımıza şu sorular çıkmaktadır:

1.Ön plana çıkan değer,  barış içinde, tam bağımsız bir ulus olarak dünyada var olabilmemiz için il, ilçe ve belde düzeyinde kolektif zekâ ve gücümüzün kullanım şekli mi?

2.İdeolojik dogmalardan ve ön yargılardan soyutlanmış;   akıl ve bilim temeline oturtulmuş mu?

3.Hangi çatışma ve savaş durumundan kaçınılması ya da kaçınılmaması gerektiğine zamanında ve doğru kararlar verilebilmesini sağlıyor mu?

4.Gündelik ya da istisnai çatışma durumlarında mantıklı ve stratejik davranışları içeriyor mu?

5.Şiddet, öfke gibi yıkıcı duyguları bastırmak ya da yok saymak yerine olumlu ve doğru yönlendirebilmeye ilişkin projelere dönüşmüş üst düzeyde yetkinlikleri ortaya koyabiliyor mu?

6.Ortaya konulan projeler yerel ve merkezi yönetim ile birey ve toplum ilişkilerini sağlıklı, etkili düzenleyebilme kapasitesini içeren kolektif, zihinsel, davranışsal bir gücü ve kararlığı ortaya koyabiliyor mu?

7.Ortaya konulan projeler klasik, geleneksel belediyecilik anlayışının ötesinde toplumun huzur, barış ve başarısı için daha kaliteli, daha nitelikli bir yaşam ifade eden sosyal, kültürel amaçlar içeriyor mu?

Eğer bir aday için bu soruların birçoğunun yanıtlarını olumlu olarak verilebiliyorsanız o aday barış zekâsını sahip ve bu zekâsını işe koşuyor  demektir. 

Sevgili okurlarım, sizleri bir ödül törenine davet ederek yazımı bitirmek istiyorum. Kurucusu ve şimdi onursal başkanı olduğum, Eğitim ve Yönetimde Politika Analizleri ve Stratejik Araştırmalar Derneği (EYPASAD)’nin ulusal düzeyde düzenlediği yarışmada en iyi stratejik yönetim sergileyen 11 kurum jüri tarafından ödüle layık görülmüştür. Bu kurumların ödülleri 13 Mart 2009’da Sheraton Oteli’nde gerçekleştirilecek bir törenle verilecektir.



15.03.2009

Parlametre
Serbest Kürsü

Anket

Türkiye'nin Dış Politikasını Olumlu Seyirde Güçlendirecek Ana Unsur Nedir ?
Yankı Dostluk Platformu
  • Facebook'ta Yankı Dergisi
  • Twitter'da Yankı Dergisi
  • Youtube'ta Yankı Dergisi