YAVUZ KAYA                                                              ykaya@yanki.com.trYAVUZ KAYA ykaya@yanki.com.tr


‘AB’Yİ KUTLUYORUM

Avrupa Birliği hedefi gerçekten büyük bir rüya. Cumhuriyet tarihimizdeki en önemli ve belki de muhteviyatı sebebiyle en tehlikeli bir rüya.

Nasıl olmasın, son yıllarımıza bir bakalım; AB’ye gireceğiz ve zengin olacağız diye neredeyse bütün borçlarımızı, dertlerimizi, ufukta bekleyen krizleri unuttuk ve zamanımızı pembe hayallerle geçirdik.

Şimdi ülkemizin önemli bir bölümü inanıyorum ki bu başlığa alınacaktır.

Haklılar. Geçen zaman içerisinde, Avrupa Birliği, özde iki yüzlü olduğunu, Türkiye pazarını kaybetmemek için bizi oyaladığını ve her alanda çifte standart uyguladığını gösterdikçe, Türk halkının önemli bir bölümünü kaybetmeye ve tepkisini almaya başlamıştır.

Şimdi, bizimle her münasebetlerinde ‘sömürge valisi ‘edasıyla hareket eden ‘AB’ yetkililerini siz siz olun da kutlamayın!

Bir tarafta önsözü ‘ÇANAKKALE’ olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti, diğer tarafta, tarihin her sayfasında, Türklerden ders almışlar topluluğu…

Önemsiz gibi görünen, unutulmaya namzet küçük bir detay! AB’nin iki görevlisi Ankara’ya geliyor. TBMM’de liderlerin odaları dahi güvenlik adına aranıyor. Gezeceği şehirler birinci derecede devlet protokolü ile düzenleniyor.

Savcılarımız dava açıyor. AB, Türkiye’yi tehdit ediyor ve bunu "Demokrasiye indirilen darbe" olarak tanımlıyor.

Türk Milleti, Düvel-i Muazzama’ya diz çöktürerek Lozan’ı gerçekleştiriyor. Devamındaki 85 yıl "Kimsenin bir karış toprağında gözümüz yok" diyor. Avrupa Birliği ise, Lozan’ın rövanşını almak için her fırsatta ülkemizi bölmek adına plan ve haritalar hazırlıyor, yayınlıyor, yayınlatıyor.

Ne hikmetse; Ülkemizi bölme planları yapan, taşeron kullanan, içişlerimize karışan, etnik ayrımcılığı teşvik edenler, adliye kapılarında mahkemelerimizi denetlemeye gelenler hep ‘AB’liler oluyor.

Dünyanın en büyük vahşet projelerinden biri olan PKK’yı başımıza bela eden ve onu besleyenlerin kimler olduğu netleştikçe ‘AB’ ile ilişkilerimizin nereye gideceğini tahmin edebilmek kolaylaşmaktadır.

Avrupa Birliği bize, başından beri bir uygarlık projesi olarak takdim ediliyor.

Önümüzde AB’nin uygarlık sembollerinden İngiltere gerçeği var. İngiltere, Irak işgalinin başında yer alıyor. Irak halkının malını, canını, geleceğini, namus ve haysiyetini barbarlıkla gasp ediyor. Yakıyor, yıkıyor, öldürüyor, sakat bırakıyor. Irak’taki Müslüman halkın geleceğini karartıyor. Ne uygarlık, ne insan hakları, ve ne de evrensel hukuk... Sadece kan, vahşet ve barbarlık… Hani AB uygar değil miydi, insan haklarına saygılı değil miydi? ‘AB’ bir medeniyet projesi öncüsü ve medeniyetin merkezi değil miydi?

‘AB’nin bir başka marifetine gelince; Kıbrıs’ta İngilizlerin askerî üsleri var. Avrupa Birliği; komisyonu, konseyi, parlamentosu onları görmez, göremez ve zaten de görmemektedir. Peki orada Türkiye’nin askeri olursa! O zaman bu durum insan haklarına tamamen aykırıdır. AB Türkiye’ye, "komşularınla sorunlarını çöz de öyle gel" derken; Türkiye ile olan sorunlarını çözemeyen ve Avrupa ile hiçbir coğrafi yakınlığı olmayan Kıbrıs Rum Kesimi’ni AB üyesi yapar!

AB, Türkiye’den, Lozan Antlaşması’yla tanınmış olanlar dışında, yeni ve farklı gruplara daha azınlık statüsü tanımasını ister. Fakat; AB’nin kendi azınlık hakları nasıldır bakılmaz! Fransa’da nüfusları 1.200.000’e varan Alsaslı, Katalonyalı, Korsikalı, Flaman ve Basklı yaşıyor. Ancak Fransa bunların hiçbirini azınlık saymaz! Hiçbirine azınlık statüsü tanımaz. Yunanistan’da da Makedonlar yaşıyor. Bunlara da azınlık statüsü tanınmaz. AB üyesi Yunanistan azınlık hakkı bir tarafa, Makedonların varlığını bile kabul etmez. Türkiye’ye gelince mangalda kül bırakmayan AB, kendi üyeleri karşısında ne yapar? Elbette hiçbir şey…

AB’de uygarlık gerçeğinin başka bir penceresinde ise; (European Brain Council) araştırmasına göre AB’nin %27’si, en sık rastlanan psikolojik ve nörolojik hastalıkların pençesinde. Son yıllarda uyuşturucu bağımlılığı, alkolizm, şizofreni, depresyon, sürekli korku, beyin tümörü, epilepsi gibi ruh ve beyin sağlığını birinci derecede ilgilendiren hastalıklarda büyük artışlar olmakta. Sebebi zengin, ahlaklı ve uygar olmaları !..

Tek taraflı ve üye olunmadan, girilen AB Gümrük Birliği, ülkemizi yaklaşık 150 milyar dolar zarara uğratmıştır. Burada AB ortak, biz ise pazar yapılmış ve edilgen ülke olduğumuz perçinlenmiştir.

AB ile müzakerelerde "tarama süreci ve müzakere süreci" kamuoyunda birbirine karıştı ve ‘şu ana kadar müzakere edilmiş, Türkiye’nin AB standartlarına uyduğuna dair "onaylanmış" tek bir başlık dahi bulunmamaktadır’.

‘AB’ müzakerelerinin ilerlemesi, Türkiye’nin Rumları "Kıbrıs Cumhuriyeti" olarak tescil edip, tanımasına bağlandı. Yani Rumlar kabul etmezse gerisi yok!..

Avrupalılar dün yapamadıklarını; bugün sattığımız bankalar aracılığı ile bize kredi vererek, bizi kendilerine borçlandırarak ve doğal sonucuyla; karşılığında mülkümüzü ve toprağımızı ipotek ederek yapıyorlar.

Her uygulamalarının altında kötü niyet sezilmekte olan "AB, Türkiye’yi denizden, havadan ve karadan kuşatma altına almak istiyor. Bir yandan vize konusunda çıkardığı zorluklarla işadamlarının serbest dolaşımını, bir yandan da TIR’lara kota uygulamasıyla malların serbest dolaşımını engelliyor."

Lozan’da; "Gün gelir, bunları parayla sizden geri alırız" diyenlere, siyasi ve iktisadi planlar yapabilen ‘derin devleti siz siz olun da aramayın !

Ne dersiniz? Bu kadar başarılı ve mükemmel bir ‘AB’ kutlanmaz mı?!.

Gelecek sayıda buluşuncaya kadar esenlikler…



15.04.2008

Parlametre
Serbest Kürsü

Anket

Türkiye'nin Dış Politikasını Olumlu Seyirde Güçlendirecek Ana Unsur Nedir ?
Yankı Dostluk Platformu
  • Facebook'ta Yankı Dergisi
  • Twitter'da Yankı Dergisi
  • Youtube'ta Yankı Dergisi