Prof. Dr. ABİDİN KUMBASAR      akumbasar@hotmail.comProf. Dr. ABİDİN KUMBASAR akumbasar@hotmail.com


ÖRTÜNMEKTEN GİYİNMEYE

 

Evrim sürecinde varlığın korunabilmesi için en önemli sorun, değişen koşullara göre bireyin kendisinin ve türünün sürekliliğini gerçekleştirecek uyumu  sağlayabilmesidir. Arkeolojik   antropolojik verilere  göre, ilk   türlerinin   iki  milyon  yıl kadar  önce   evrildiğine  inanılan  insan soyu,  bilinçli  oluşunun  sağladığı üstünlükle   bu uyumu gerçekleştirerek varlığını  sürdürebilmiş, Yerküre’nin biri birinden çok farklı iklim ve yaşama koşulları  olan   tüm  yörelerinde  yerleşim  bölgeleri oluşturarak  uygarlıklar kurmuştur. 

Yerküre  üzerinde,  az  sayıda  olsalar da halâ  ilkel yaşamlarını  sürdürmekte olan  insan toplulukları ile daha uygar aşamadakileri  gözlemleyerek   insanlığın değişik doğa koşullarına uyumunun evrelerini  saptamak  olanaklıdır.  İnsanların  yaşanan ortamın farklı koşullarına göre  farklı beslenme, konaklama alanları ve koruyucu giysiler geliştirerek yaşadıkları  görülmektedir.  Örneğin   Eskimolar tüm yaşam şekillerini çevrelerine  uyum sağlayarak sürdürmekteler. Buzdan barınakları, yüksek kalorili  gıdalar ve  soğuktan  korunmak  için  tüm  bedenlerini  koruyan  giysileri,  bulundukları  koşullarda, varlıklarını   sürdürme   amacına  yöneliktir.  Uygarlığın  sağladığı kolaylıkların  eriştiği  yörelerde ise  eskimoların  barınma  ve  beslenme  tarzları    gibi,   giysilerini  de değiştirdikleri  gözlenmektedir.  Benzer şekilde, havanın  her zaman sıca olduğu  iklim kuşağında yaşayanlar,  güçlü gün ışığı ve sıcaktan etkilenmemek için özellikle ışığı  yansıtan  açık  renkli  ve hafif  giysileri kullanmakta, bol  sıvı içeren beslenme  ile bulundukları  koşullara uyum sağlamaktalar.  

Bir diğer  örnek olarak günümüzde artık ulaşılabilinir olan uzaydaki yaşam şeklinin  özel  barınma,  beslenme ve giyim zorunluluklarını  anımsamak gerekir.

İnsanların çalışma koşulları da beslenme ve giyinmelerinde etkin  olmaktadır. Örneğin yeraltındaki  bir   maden  işçisiyle, fabrikada ya  da    laboratuarda çalışan  bir emekçi, ya da açık havada gün ışığının yakıcılığında çalışan çiftçiler farklı gıdalarla beslenip, çalışma koşullarına uygun giysiler kullanmak  zorundadırlar.

Genel yaşam  koşulları yönünden cinsiyet farkı, fazla bir ayırım gerektirmese de,  yüzyıllardır erkek egemenliğinde yaşanan   Dünya’mızda, özellikle  de   kadınların  ekonomik güvenden  yoksun olduğu  topluluklarda,  kadınların yaşam    tarzını, erkeklerin belirlediği  gelenek  ve  görenekler  sınırlandırmaktadır.

Ülkemizde  yakın  zamana   kadar herhangi bir sorun olmadan  insanlarımız, yaşadıkları  yörenin ve çalıştıkları  ortamın gerektirdiği    uyum içinde giysilerini seçmekte, hiç bir zorlama  olmadan diledikleri  gibi  davranmaktaydılar.

Yaşam  koşulları elvermediğinden, saç bakımının zor olduğu  dönem  ve yörelerde, nine ve annelerimizin kullandıkları oyalı yemeni ve   yazmalar, kullananların yaşantılarını  kolaylaştıran hafifliğiyle,  sağlığa  zarar vermeyen güzellikte olup, halâ  Anadolu’muzun toplumsal bir  çeşnisi  olma özelliğini sürdürmektedir.

Bugün ülkemizin  temel sorunları sosyo-ekonomik  özgürlük ve eşitliklerin  sağlanmasıyla ilgili olduğu   halde, sözde siyasetçiler toplumda  inanç ve  duygu sömürüsü yaparak kadınlarımızın  giyimi  üzerinde Doğa  ve fizyoloji yasalarına uymayan  zorlamalarda bulunmaktalar. Çağdaş siyasetin inanç sömürüsünden arındırılması gereken günümüzde, bir  takım  sözde siyasetçiler, dinsel gerekçeler  olduğunu öne sürerek,  kadınlarımızın çoğu zaman sağlıklarına da zarar verecek tarzda giyinmeleri gerektiğini   dayatmaktalar. Birçoğunun elsiz ve  dilsiz kalmaları gerekeceğinden,  kutsal  kitapların belirlediği şekilde  hırsızlarının ellerinin, yalancıların dillerinin kesilmediği, recm (taşlanarak  öldürülme) cezalarının uygulanmadığı günümüzde, siyasetçilerin sadece  kadınların giysileri konusunda bu kadar direnmeleri, inanç  sömürüsü  yoluyla oy avcılığının  yeni bir  yöntemi  olduğu kuşkusunu  uyandırmaktadır.

Saçının telleri  görünen  bir    kadının  karşı cinste uyarıcı bir etkisi     olabileceği  biyoloji ve insan fizyolojisi   bilgileriyle bağdaşmamaktadır.  Ayrıca  günümüzün insanı, kadın da  erkek de  olsa, içgüdüleri bilincinin denetiminde olduğu sürece, toplum  içindeki davranışlarını duygularıyla değil aklıyla  yönlendirecek düzeye erişmiş  olmalıdır.  Böyle düşünmeyenler, kendileriyle  birlikte tüm erkekleri kadınlara saldırmaya hazır ilkeller  düzeyine indirgemektedirler.

Günümüzde Yerküre’nin    tüm yörelerine ulaşan medyanın verilerine  göre de, cinsel  saldırganlık  suçlarıyla  kadınların  açık  ya da  kapalı giyinmeleri arasında doğrudan bir  ilişki  bulunmamaktadır.  Bugüne kadar hiç bir çıplaklar kampında,  ya da  plajda, cinsel  saldırı  bildirilmediği  gibi, bu tür saldırıların  kapalı yaşayan  topluluklarda saptandığının günlük  gazetelerimizde sıkça görülmesi,  bağnaz düşüncelilerin yanıldıklarını göstermektedir.

Her  bireyin, çağın gerisinde   kalan, tutucu duyguların zorladığı  örtünme yerine, yaşı, eğitim alanı, çalışma,  ya  da eğlenme ortamına   uygun olarak giyinmesi  en  doğal  özgürlük   koşuludur.  Bu  özgürlüğün söz konusu  olabilmesi  için de, çocuklarımızın   küçük  yaşta  dayatılan, “örtünülmezse cehennemde yanılacağı”  korkusu  ve benzeri zorlamalardan arınmış bir eğitim ve öğretimle kendileri  için karar verebilme yaşına erişmeleri gerekir. Ülkemiz yönetiminin en üst düzeylerinde  bulunan  sorumluların eşlerinin  bile  örtünmeye nasıl zorlandıklarının günlük gazetelere yansıdığı toplumumuzda, giyinme  özgürlüğünün olduğundan  sözetmek bir anlam taşımaz.

Çağdaş  bilgi ve görgü donanımıyla yetişecek kuşakların bugün  sorun yaratan örtünmek ve giyinmek  arasındaki  seçimi  en  sağlıklı   yöntemlerle  çözeceğine  inanmak ve gençlerimize  dogmalardan  arındırılmış bilimsel bir eğitimin olanaklarını sağlamak en  çağdaş  ve akılcı yol olacaktır.



15.04.2008

Parlametre
Serbest Kürsü

Anket

Türkiye'nin Dış Politikasını Olumlu Seyirde Güçlendirecek Ana Unsur Nedir ?
Yankı Dostluk Platformu
  • Facebook'ta Yankı Dergisi
  • Twitter'da Yankı Dergisi
  • Youtube'ta Yankı Dergisi