Haberler > SİYASET >ÜMİT EDERİM GECE RÜYASINDA TÜRKEŞ'İ GÖRÜR

Kimsenin, kendileriyle vatanperverlikte yarışamayacağını ifade eden Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Madem ki bir cevap bekledi benden, Sayın Bahçeli dinleyecek, ümit ederim bu gece bu muhasebeyle yatar ve rüyasında rahmetli Türkeş'i görür ve rahmetli Türkeş tabutluklarda neler çektiğini, onu anlatır tek parti döneminde. Belki o zaman, tek parti dönemini savunmayı bir kenara bırakır ve biraz düşünür. Şunu diyebilir, 'Dersim'dekiler vatan hainiydi'. Bu konuda yargıda bulunmak bağımsız yargıya ait" diye konuştu.
 

Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Sadece insanı, etnik kökenine, mezhebi kökenine, dini kökenine bakmadan bu topraklarda yaşayan her insanı yücelteceğiz. Onun için de tek parti dönemine yaptığımız eleştirilere Sayın Bahçeli dikkatlice cevap versin. Yoksa aynı dönemdeki ezan yasağını da bu topraklarda savunmak zorunda kalır, aynı dönemdeki Kuran yasağını da bu topraklarda savunmak zorunda kalır. Zulmün her türlüsüne karşı başımızı dik tuttuk, dik tutmaya devam edeceğiz" dedi.

Davutoğlu, Mamak Belediyesi Spor Salonu'nda düzenlenen AK Parti Mamak 5. Olağan İlçe Kongresi'nde, konuşmasına, “Bizi aşkla, muhabbetle, sevdayla saatlerce bekleyen Mamaklı dava arkadaşlarımızla gurur duyuyoruz.  Bizi aşkla, sevdayla bekleyen Mamaklılar, Başkentimizin güzel insanları, sizleri ben de aşkla muhabbetle selamlıyorum” diyerek başladı.

Kongreye gelmeden önce, İstanbul'da da hayırlı bir açılış ve bir de partisinin ilçe kongresine katıldığını anlatan Davutoğlu, “Kendime söz vermiştim. Teşkilatıma söz vermiştim, bütün ilçelerimiz önemli, ama sembolik olarak bazı ilçelerimizde kongreleri kaçırmak istemiyorum, demiştim. Birisi de Mamak’tı. Çünkü eğer AK Parti'nin siyaset felsefesini, bu ülkeye egemen kılmak istediği milli iradeyi, eşit vatandaşlar hukukunu anlamak istersek Mamak'ın geçmişine bakmak lazım. AK Parti'nin özgürlüklere dayalı siyasetini anlamak için Mamak'ın geçmişine bakmak lazım” şeklinde konuştu.

Daha önce, Ankara’nın aynen eski Türkiye’deki gibi bir seçkin görülen semtleri bir de diğerleri görülen semtleri olduğunu anlatan Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Anadolu’nun değişik yerlerinden gelen, Ankara'yı şereflendiren insanları vardı. İki yüzü vardı; biri seçkinlerle anılan yüzü diğeri de helal rızk için gelen Anadolu’nun değişik şehirlerinden gelenlerle anılan yüzü. Demokrasinin omurgasını teşkil edenler, Demokrat Parti döneminde 'ağzı çorba kokanlar' diye anılmıştı. AK Parti döneminde de onlar, 'içlerinden çıkan lideri muhtar bile olamaz' diye görülen yada varoşların çocukları olarak görülenlerdi. Biz Ankara’daki bu iki yüzü, Türkiye'deki bu iki farklı yüzü siyaseten ortadan kaldıran AK Parti hareketiyiz. Şehirlerimizin bir kesimi, bir kısmı daha konforlu bir hayatla anılırken diğer kısmı, afedersiniz Mamaklılar’dan özür dileyerek söylüyorum ama çöplükle anılmayacaktı. Nasıl Mamak çöplüğü tarihe gömülmüşse, eski Türkiye alışkanlıkları da tarihe gömülmüştür. Mamak o  anlamda bizim için bir siyaset nişanesidir.“

"Anadolu'nun her yerinden başkente gelen, başkentin ruhuna sahip çıkanları selamlıyorum. Kırıkkalelileri, Çankırıları Çorumluları, Kırşehirlileri, Sivaslıları, Erzurumluları, Karslıları ve bütün vatandaşımızı, Ankara’ya gelmiş olan mübarek kardeşlerimizi selamlıyorum” diye konuşan Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Şimdi bu makus talih değişti. AK Parti döneminde hem merkez siyasette değişti hem yerel yönetimlerde. Artık milli irade derken sadece belli kesimlere ait gibi görülen siyasi iradenin mahiyetini değiştirdik, kökten değiştirdik. Ankara’yı güzelleştirirken, Mamak bizim için bir ibre oldu, simge oldu. Mamak’ı güzelleştirmek, Ankara’daki siyasi ahlakı da anlayışı da güzelleştirmek anlamına gelecektir."

Mamak Cezaevi

Mamak'a 5 yıl içinde 250 milyon lira yatırım yapıldığını vurgulayan Davutoğlu, "O çöplükle anılan Mamak, Mamaklıların hak ettiği düzeyde Ankara ile bütünleşti ve gerçek bir şekilde büyükşehrin bir parçası haline geldi. Bundan sonra da Mamak ve Mamak gibi bu kaderi, bu makus talihi paylaşan şehirlerimizin eskiden 'kenar mahalle' gibi görülen yerlerine hizmet etmek, onları da büyük şehir nimetinden istifade ettirmek bizim için en temel ilkedir" ifadelerini kullandı.

Mamak'ın siyasette de simgesel öneminin olduğunu belirten Davutoğlu, ilçenin hapishane ile anıldığını da söyledi. Mamak Cezaevinin duvarlarına acıların ve ıstırapların yansıdığını hatırlatan Başbakan Davutoğlu, şunları söyledi:

"Mamak'ta, bu hapishanede yaşanan çileler aslında yine eski Türkiye'yi temsil ediyordu. 12 Eylül, daha önce ve daha önceleri. Bu hapishanede öylesine ayrımcılıklar, zulümler yapıldı ki işte AK Parti iktidarı özgürlükleri genişleterek, demokratik alanı genişleterek hapishaneler diyarından bir özgürlük semti çıkardı. Aynen Türkiye'de vesayetler rejiminden özgür ve demokratik bir Türkiye çıkması gibi. Bu da bizim için bir ilke." 

Şair Kemal Burkay'ın 1971'de Mamak Askeri Cezaevinde hükümlüyken yazdığı şiirin, "Kömür deposu boşaldı işte, Mamak'a sonbahar geldi. Güneş altında tutsaklar  geçen sonbahara bakıyorlar. Şirin mi şirin gecekondu evleri, Samsun asfaltında otomobiller, ne güzeldir yollarda olmak şimdi" mısralarını okuyan Davutoğlu, Burkay'ın siyasi perspektifte öncü bir isim olduğunu söyledi.

Burkay'dan farklı görüşlere sahip merhum Muhsin Yazıcıoğlu'nun da Mamak'ta 5,5 yılı hücrede olmak üzere 7 yıldan fazla kaldığını hatırlatan Davutoğlu, Yazıcıoğlu'nun yazdığı, 'Huzur dolu içimde, ben sonsuzluğu düşünüyorum. Ey sonsuzluğun sahibi, sana ulaşmak istiyorum. Durun kaçmayın pencerelerim, güneşi kapatmayın, beton çok soğuk, üşüyorum" sözleri paylaştı. Başbakan Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Mamak'ın betonu soğuktur, Muhsin Yazıcıoğlu o soğuk betonda kalmıştı, yatmıştı. Kemal Burkay, Yılmaz Güney, Ahmet Kaya, Ozan Arif gibi sağdan soldan nice insanlar Mamak'ta ıstırap çektiler. Buradan bir kez daha sesleniyorum, özgürlüklerin, kalkınmanın timsali olan başkentimiz Ankara'dan ve kalkınmanın ve özgürlüklerin bu anlamda Ankara'da timsali olan Mamak'tan sesleniyorum; Bir daha bu ülkenin hiçbir mekanında betonlar soğuk olmayacak, hiçbir mekanında zulüm, baskı ve işkence olmayacak. Bunu niye zikrediyorum biliyor musunuz? AK Parti felsefesi doğru anlaşılsın diye, bir. Bizim felsefemizde kim yaparsa yapsın, kime yaparsa yapsın zulüm zulümdür, mazlum mazlumdur. Bizim anlayışımızda zalimin de mazlumun da ideolojisi, siyaseti, dini, mezhebi, etnik ayrımı yoktur. Her birisi, bütün zulüm ayaklarımızın altındadır. Bütün mazlumlar, başımızın üzerindedir." 

"Hiçbir şekilde bizden çifte standart görmeyeceksiniz"

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, "AK Parti olarak her türlü baskının karşısında olmaya devam edeceğiz. Hiçbir şekilde bizden çifte standart görmeyeceksiniz" dedi.

Davutoğlu, dün Hacı Bektaş'ta aşureyi, Kerbela'yı, Hz. Hüseyin'i anarken, Türkiye'de yaşanan bazı olaylara atıfta bulunduğunu ve o olaylar nedeniyle yaşanan acılara işaret ettiğini, Dersim'den de bahsettiğini hatırlattı.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin ise "Dersim dolayısıyla Davutoğlu özür dilesin, çünkü Dersim'de vatan hainleri cezalandırılmıştır" şeklinde eleştirilerde bulunduğunu kaydeden Davutoğlu, şunları söyledi: 

"Doğrusu şaşırdım. Eğer Kılıçdaroğlu yapsaydı anlardım. Çünkü o dönem tek parti dönemi, CHP zihniyetinin dönemi. Neden birden Bahçeli buna sahip çıktı anlayamadım. Buradan Bahçeli'ye bir kez daha soruyorum ve cevap bekliyorum. Dersim 1937'de olmuştu. 3 Kasım 1944'te bu kez Aleviler ya da Tuncelililer, Dersimliler değil, Bahçeli'nin de önce kabul ettiği Türkçüler, milliyetçiler tutuklanmıştı, tabutluklara konmuşlardı. Başlarında Alparslan Türkeş, Nihal Adsız, Fethi Tevetoğlu vardı, Zeki Velidi Togan vardı, Reha Oğuztürkkan vardı. O günden bu güne MHP kadroları hep o tabutluklara atıfta bulundular."

"Ümit ederim bu gece rüyasında Türkeş'i görür" 

Kimsenin, kendileriyle vatanperverlikte yarışamayacağını ifade eden Davutoğlu, "Madem ki bir cevap bekledi benden, Sayın Bahçeli dinleyecek, ümit ederim bu gece bu muhasebeyle yatar ve rüyasında rahmetli Türkeş'i görür ve rahmetli Türkeş tabutluklarda neler çektiğini, onu anlatır tek parti döneminde. Belki o zaman, tek parti dönemini savunmayı bir kenara bırakır ve biraz düşünür. Şunu diyebilir, 'Dersim'dekiler vatan hainiydi'. Bu konuda yargıda bulunmak bağımsız yargıya ait" diye konuştu.

Dönemin savcısı Kazım Alöç'ün, Alparslan Türkeş ve arkadaşlarıyla ilgili "bunlara zulmediliyor" eleştirisi geldiğinde, "Bunların vatan hainlikleri tescil edilmiştir, bunları Pera Palas'ta ağırlayacak değildik ya" dediğini aktaran Davutoğlu, şöyle devam etti: 

"Aynen 12 Eylül paşalarının, 'bunları idam etmeyip de besleyeceğiz mi?' demeleri gibi. 'Bunlar müstahak oldukları cezayı çekecekler, bunlara her türlü zulüm yapılmıştır ve yapılmaya devam edecektir' dedi. Sayın Bahçeli, savunduğunuz tek parti CHP yönetimi buydu. Bizimle diğer siyasi partiler arasındaki fark bu. Bizimle diğer siyasi partiler arasındaki özgürlük anlayış farkı bu. Biz zulmeden eğer şu veya bu dindense şu veya bu mezheptense ayrım yapmayız ama onlar yaparlar." 

"Biz devlet ile milleti barıştırmak olarak anlıyoruz"

Konuşmasında, hem Kemal Burkay'dan hem Muhsin Yazıcıoğlu'ndan alıntılarla Mamak cezaevini anlattığını hatırlatan Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Devleti baskıyla yöneterek idare edebileceklerini zannedenler hep şöyle düşündüler. 'Şu kadar sünni, şu kadar Alevi cezalandıralım, şu kadar sağcı, şu kadar solcu asalım'. Biz vesayet anlayışını yıkmakla birlikte bu ülke vatandaşlarının her birinin eşit haklara sahip olduğu anlayışını getirdik. Kılıçdaroğlu, Dersim dolayısıyla sessiz, Bahçeli savunuyor. Bizim için önemli olan her ne olursa olsun yapılan haksızlıkların üzerine gitmektir. Onun için 78 yaşındaki birinin yaşını 51 indirip, 17 yaşındaki oğlunu 21'e çıkartıp o mahkumu, Seyit Rıza'yı sırf manen daha da ezmek, tahkir etmek ve ızdırap vermek için önünde oğlunu idam ederseniz buna ceza uygulamak denmez.  Biz bunlara karşıyız. Nasıl Dersim'e karşıysak, tabutluklara sokulan milliyetçilere yapılan zulme de karşıyız. Hepsine birden karşıyız. Mamak Cezaevinde haksız şekilde zulüm görmüş Sağcı, Solcu, Alevi Sünni, Türk, Kürt kim varsa onun yanındayız. Zulme ve işkenceye yapmışların karşısındayız. İşte sayın Bahçeli sizin ile bizim aramızdaki devlet anlayışı farkı bu. Biz devleti güçlü kılmayı, devlet ile milleti barıştırmak olarak anlıyoruz. Siz ise devlet gücünü kullanarak baskıyı, işkenceyi ve zulmü dahi yapanlara sahip çıkmakla devleti yücelteceğinizi zannediyorsunuz. Hayır." 

Davutoğlu, Türkiye Cumhuriyeti'nin küresel bir güç olmasının her bir vatandaşına insan haklarına dayalı temel hakları sağlamasıyla mümkün olacağını dile getirerek, Biz AK Parti olarak her türlü baskının karşısında olmaya devam edeceğiz. Hiç bir şekilde bizden çifte standart görmeyeceksiniz. MHP'nin yaptığı gibi 'eğer zulüm bizim karşımızdakilere yapılıyorsa hak ettikleri cezadır, bize yapılıyorsa zulümdür' demeyeceğiz. CHP'nin yaptığı gibi 'eğer zulüm benim yandaşlarıma  yapılıyorsa karşı çıkalım ama yandaşlar tarafından yapılıyorsa sessiz kalalım' demeyeceğiz" dedi.

"CHP Türk Baası, Esad Arap Baası"

Kılıçdaroğlu'nun "IŞİD'e karşı çıkalım" açıklamasını anımsatan Davutoğlu, konuşmasına şöyle devam etti:

"Karşı çıkalım, kim İslamı, mübarek dinimizi bu şekilde lekeleyecek tarzda davranıyorsa hepsine karşı çıkarız. Terörün ve şiddetin her türüne karşı çıkarız. Arkasında da şunu söylüyor 'Esad'a dokunmayın'. Çünkü CHP Türk Baası'dır, Esad Arap Baası'dır. O zihniyet dolayısıyla hep Esad'ı savundu, Esad'ın yaptığı zulümleri örtmeye çalıştı. HDP'ye bakın, onlar da 'IŞİD terör örgütü baskı ve zulüm yaparsa durduralım ama bize yakın terör örgütleri Kürtlere baskı yapıp, onları Haseke'den çıkarttığı zaman sessiz kalalım' diyor. Aramızdaki temel fark budur. Onlar zalim ve mazlum arasında etnisiteye, mezhebe, dine, ideolojiye bakarak ayrım yapıyorlar. Biz ise zalime hak ettiği şekilde zalim diyoruz, mazluma da hak ettiği şekilde sahip çıkıyoruz. Dünya karşımıza dikilse de Filistin'e, Gazze'ye, Kudüs'e sahip çıkmamızın sebebi budur. Bugün filistinli liderlerle konuştum hepsinin size selamı var." 

Tek parti dönemine yönelik yaptıkları eleştirilere MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin dikkatli cevap vermesi gerektiğini ifade eden Davutoğlu, "Yoksa aynı dönemdeki ezan yasağını da bu topraklarda savunmak zorunda kalır, aynı dönemdeki Kuran yasağını da bu topraklarda savunmak zorunda kalır. Zulmün her türlüsüne karşı başımızı dik tuttuk, dik tutmaya devam edeceğiz" diye konuştu.

Notlar

Başbakan Davutoğlu, partisinin İlçe Kongresi’nin yapıldığı Mamak Belediyesi Spor Salonu’nda, platforma çıkarak partilileri selamladı ve karanfil dağıttı.

Davutoğlu’nun, kongredeki konuşması öncesinde, sanatçı Aslanbeg Sultanbekov sahne aldı. Partililerin yoğun ilgisiyle karşılaşan Sultahbegov,  "Yaşasın Türkiye" dedi. Sultanbegov, sevilen şarkısı "Dombra" adlı eseri de seslendirdi.

Türk ve Filistin bayrakları taşıyan partililerin doldurduğu kongre salonunda,  "Torosların Oğlu Mevlana’nın Torunu Ahmet Davutoğlu", "Biz Öğrenciyiz Sen Hoca, Omuzumuzda Yükselecek Mukaddes Dava",  "Kudüs Kalbimiz Üzerinde Bir Tüldü, Şimdi Alın Yazımız Oldu", "Akan Her Damla  Ter Hak İçin Aksa, Esir Olur muydu Hiç Mescid-i Aksa", "Zulüm İster Kobani’de Olsun İster Kudüs’te Olsun Biz Her Zaman Mazlumun Yanındayız" yazılı pankartlar dikkati çekti.

Kongrede Divan Başkanlığı yapan AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Abdülhamit Gül de konuşma yaptı.

Bir Anadolu ihtilaline bütün Türkiye’nin şahit olduğunu ifade eden Gül, "Bugün 3 Kasım 2002’nin üzerinden 12 yıl geçmiş ve kurucu genel başkanımız bu toprakların ilk seçilmiş cumhurbaşkanı oldu. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak ve olmadı da. Bundan sonra da eski Türkiye’yi hiç kimse göremeyecek" diye konuştu.

"Bugün, Mescid-i Aksa’da yaşananları, İsrail’i yapmış olduğu barbarca zulümleri lanetliyoruz, şiddetle kınıyoruz" diyen Gül, şöyle devam etti:

"Mescid-i Aksa, Müslümanların ilk kıblesidir. Eceli gelen cami duvarına gidermiş. Eceli gelen bu hainler, asla iflah olmayacaktır. Mescid-i Aksa Müslümanların duasıyla, göz yaşıyla özgür olacaktır."

 Kongreye, Başbakan Yardımcıları Yalçın Akdoğan ve Ali Babacan, Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Lütfi Elvan, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Abdülhamit Gül ile Ankara milletvekilleri ile çok sayıda partili katıldı. 

Altındağ ilçe kongresi 

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, partisinin Altındağ ilçe kongresindeki konuşmasında da Altındağ deyince akla bu toprakların maneviyatı Taceddin-i Veli ve Hacı Bayramı-ı Veli ile bu topraklarda istiklalin ve milli iradenin sembolü olan ilk milli meclisin geldiğini belirtti. 

Hacı Bayram-ı Veli'nin burada maneviyatın tohumlarını attığını ifade eden Davutoğlu, 23 Nisan 1920 günü Gazi Mustafa Kemal ve arkadaşlarının da Ankara'yı yeni bir devletin başkenti yapmak üzere Hacı Bayram-ı Veli'den meclis binasına yürüdüklerini anlattı.

"Bu topraklarda maneviyatımızın, inancımızın tohumunu eken her ulu erene selam olsun. Bu topraklarda, Altındağ'da, İstiklal Marşı'nı yazan Mehmet Akif Ersoy'a selam olsun" diyen Davutoğlu, Akif'in "Allah, bu milleti bir daha İstiklal Marşı yazmak zorunda bırakmasın" sözünü hatırlattı. 

 Davutoğlu, "Hiç merak etme ey yüce Mehmet Akif. Bu topraklarda bundan sonra ebediyete kadar sadece senin yazdığın İstiklal Marşı ve o marşa ilham veren al bayrak olacak" ifadesini kullandı. 

Bugün Altındağ'dan önce birkaç programa daha katıldığını ve her yerde büyük bir heyecan ve büyük bir coşkuyla karşılaştığını kaydeden Davutoğlu, şunları söyledi:

"AK Parti kadroları dimdik ayakta ve 2015'e hazırlanıyor. Diğer partiler kış uykusuna yatmışken, kendi aralarında ihtilaflarla uğraşırken, kim istifa etti, niçin istifa etti tartışmaları yaşarken, acaba başka kimler istifa edecek diye neredeyse istifa toto oynarken AK Parti kadroları coşku içinde şölen gibi kongreler yapıyor. Daha il kongreleri başlamadı ama ilçe kongrelerimiz bile il kongreleri gibi coşkulu ve heyecanla geçiyor. Bütün kongrelerimize katılan tüm AK Partilere selam ediyorum."

Altındağlıları özellikle selamladığını dile getiren Davutoğlu, Altındağ'ın her zaman AK Parti'yi desteklediğini, partileri gibi hep yüzlerini ak çıkardıklarını vurguladı. 

"Altındağ'a yüzde 70'ten aşağısı yakışmaz"

Davutoğlu, Altındağ'da yerel seçimlerde ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yüzde 64-66 oy oranına ulaştıklarını hatırlatarak "Madem ki maneviyatımızın merkezi Altındağ'dır, madem ki istiklalimizin merkezi Altındağ'dır, Altındağ'a yüzde 70'ten aşağısı yakışmaz. Ondan yukarısı Allah kerim" dedi. 

Mamak ile Altındağ'ın kaderini birbirine bağlayan iki hususiyet olduğunu anlatan Davutoğlu, Altındağ'ın bir farkı olduğuna dikkati çekti. Davutoğlu, Mamak'ın Anadolu'dan gelen insanlarla Anadolu ile Ankara'nın birleşmesine zemin teşkil ettiğini, aynı şekilde Altındağ'ın da çok ciddi bir iç göç ve buna bağlı olarak gecekondulaşma yaşadığını kaydetti. 

Mamak'ın Ankara'nın merkezinde olmadığını, daha sonra geliştiğini ancak Altındağ'ın Ankara'nın tarihi merkezi olarak gecekondulaşma yaşadığını, Altındağ'ın çok ciddi bir restorasyona ihtiyacı olduğunu kaydeden Davutoğlu, şöyle konuştu:

"Aynı şekilde Mamak Cezaevi, Altındağ'da Ulucanlar Cezaevi vardı. Her iki cezaevi de her iki ilçemize hiç hatırlanmaması gereken bir mazi bıraktı. Şimdi AK Parti ne yaptı? Şimdi AK Parti'nin siyaset felsefesinin de iki özelliğini burada zikredeceğim. AK Parti gecekondulaşmaya ya da bir şehirde iki farklı hayat tarzına, şehrin bir kesiminin konfor içinde olduğu, diğer kesiminin altyapı eksikliği dolayısıyla temiz su bile elde edemediği geçmişi kökten temizledi. Mamak'ta çöplük kalktı ve tarih oldu. Altındağ'da da gecekondulaşma alanları kentsel dönüşümle değişti ve Altındağ kendi tarihiyle tekrar buluştu. Ben değerli başkanımıza Veysel Bey'e teşekkür ediyorum, Hamamönü'ndeki restorasyon dolayısıyla."

"İman tohumunun bir eseridir"

Davutoğlu, "Kıyasen söylüyorum, nasıl Fatih semti, Suriçi İstanbul'un tarihi kimliğinin merkeziyse Altındağ'da Ankara'nın tarihi kimliğinin merkezidir" değerlendirmesinde bulunan Davutoğlu, "Hacı Bayram-ı Veli Cami'nin etrafındaki güzel çalışmalar Osmanlı, Selçuklu birikimini ve bizim o tarihi mimari eserlerimizi ortaya çıkaran çalışmalar cumhuriyetimizin doğduğu meclise doğru da yayılır ve Ulusu'da kapsar. Biz istiyoruz ki Altındağ'a gelen herkes Türkiye'de Selçuklu-Osmanlı-Türkiye Cumhuriyeti çizgisinin ayak izlerini her yerde görsün" diye konuştu. 

Altındağ'ın hem manevi hem de maddi şifa olduğunu ifade eden Davutoğlu, bir hatırasını da anlattı:

"Suriye Ulusal Koalisyonu Başkanı eski Emevi İmamı Muaz el Hatip, Ankara'yı ziyaret ettiğinde iki sene önce birlikte Hacı Bayram-ı Veli'ye gittik. Çilehaneye girdik ki ben her zaman o çilehanede çok manevi dersler almışımdır. Ne zaman gitsek ziyaret ederiz, Muaz el Hatip'in gözlerinden yaşlar döküldü. Dedi ki: ben yüksek lisans tezimi Akşemsettin üzerine yapmıştım. Dedim ki: şurası Akşemsettin'in hocasıyla çilehaneye girdiği yer. Dedi ki: benim dedemi Sultan Abdülhamit Şam'a 'manen sahip ol' diye göndermiş. Şimdi tarih döndü geldi, giden el Hatip'in torunu Muaz el Hatip, Akşemsettin'in huzuruna geldi. Bunu niye zikrediyorum biliyor musunuz? Hiçbir şey tesadüf değildir. Türkiye Cumhuriyeti devletinin başkentinin Ankara olması da tesadüf değildir ve Hacı Bayram-ı Veli'nin Anadolu topraklarına ektiği tohumun bir eseridir. İman tohumunun bir eseridir."

AK Parti kadrolarına seslenen Davutoğlu, "Hepimiz, her gün niyazda ve kıyamda durarak 'Rabbim, Hacı Bayram-ı Veli'nin huzuruna gittiğimizde bizi mahcup eyleme' demedikçe AK Partili olamazsınız' diye konuştu. 

Salondakilerin 'Bu gençlik seninle gurur duyuyor" sloganları üzerine Başbakan Davutoğlu, "Benim bu gençlikten beklediğim tek şey, Hacı Bayram-ı Veli'nin emanetine sahip çıkmasıdır, çıkacak mısınız' diye sordu. Salondakiler, "Evet" karşılığını verdi.

Hacı Bayram-ı Veli Cami'nin etrafındaki restorasyon için teşekkür eden Davutoğlu, bu alan ve Birinci Meclis etrafındaki her bir taşa sahip çıkılmasını tarihi emanet olarak nitelendirdi.

Yeni ve yükselen Türkiye'nin müjdecisi olmak durumundasınız

Ankara'daki hastanelerin büyük çoğunluğunun Altındağ'da bulunduğunu, eskiden şifa bulmak isteyenlerin de Anadolu'dan Ankara'ya geldiğini belirten Davutoğlu, şöyle konuştu:

"Eskiden gecekondularda kalır, zor şartlarda o hastanelere giderlerdi. Şimdi o hastanelerin hepsi modern, çağdaş hastaneler haline geldi. Altındağ'da, artık Ankara'ya şifa bulmak için gelenler ağırlanıyorlar ve o gecekondulaşmış şartlarda değil, kentsel dönüşümle en iyi imkanlarda Ankara ile buluşuyorlar. Bu idealle bizim Ankara'ya hizmet etmemiz lazım. 23 Nisan 1920 Meclis'i eğer Altındağ'da yeni, müstakil cumhuriyetin müjdecisi olmuşsa, Altındağlılar siz de yeni ve yükselen Türkiye'nin müjdecisi olmak durumundasınız. Altındağ'da önce bu ses yükseldi ve dedi ki: 'Egemenlik kayıtsız, şartsız millete aittir', Birinci Meclis. Biz de AK Parti olarak dedik ki o Birinci Meclis'in ilanından bu yana bütün vesayetçi ya da diktacı dönemler geçtikten sonra, biz de dedik ki: Birinci Meclis'in ruhunu AK Parti temsil ediyor, bundan sonra da söz de karar da sadece ve sadece millete aittir ve millete ait olacaktır."

Bahçeli'ye bir kez daha hatırlatıyorum

Mobilya merkezi Siteler'in de Altındağ'da olduğunu hatırlatan Davutoğlu, ilçenin tarihi mirasını koruyarak geleceğe yürümek zorunda olduğunu kaydetti. Ulucanlar Cezaevi'nin de ilçede yer aldığını anımsatan Davutoğlu, şunları söyledi:

"O cezaevi çok büyük ıstıraplara şahit oldu. Ulucanlar Cezaevi'nden geçmeyen sağcısı, solcusu, İslamcısı, milliyetçisi, devrimcisi hiç kimse kalmadı. Herkes oradan bir şekilde geçti. Necip Fazıl'dan Nazım Hikmet'e, Bülent Ecevit'ten Leyla Zana'ya daha önceki dönemlerde nice ulu canlar, bu toprakların değerini savunmak isteyen nice ulu canlar orada idam edildiler, hesaba çekildiler." 

Dün Hacıbektaş'ta Dersim konusunda yaptığı konuşma üzerine MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin yaptığı açıklamayla 'Dersim konusunda özür dilemesini' istediğini ifade eden Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Bahçeli'ye bir kez daha hatırlatıyorum: Sayın Bahçeli, devlete sahip çıkmak, devletle milleti buluşturmaktır. Yoksa devlet adına zorbalık yapan bazı gruplara sahip çıkmak değildir. Kim, devlet gücünü kullanarak bu topraklarda herhangi bir vatandaşa, herhangi bir insana zulüm ederse biz onun karşısındayız, ondan beriyiz, ondan uzağız. Aslında bu iki farklı anlayışı gösteriyor. Bizim anlayışımız şu: Devletin bekasını teminat altına almanın yolu, devletin halkın bütün kesimleriyle barışık olması, devletin millete ait olmasıdır. Yolu budur. Devletin amir milletin memur olması değil. Milletin amir, devletin ve devlet yöneticilerinin memur olmasıdır ancak o zaman bu devleti bekasını savunabiliriz, bu ülkenin bütünlüğünü savunabiliriz. Ama şunu dersek: 'Eğer bu devleti yönetenler devletin geleceği için bir zulüm yapmışlarsa buna göz yumalım' derlerse işte biz buna göz yummayız. Kim zulüm yaparsa ne adına yaparsa yapsın biz onun karşısında dururuz. Hala eğer belli bölgelerde sıkıntılar varsa bu yanlış devlet anlayışından kaynaklanan sıkıntılardı. Halka yukarıdan bakan, birini tehdit gördüğünde onu tasfiye etme, yok etmeye çalışan anlayışlar devlete beka getirmez."

Birinci Meclis'in bulunduğu Altındağ'dan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş'a ve diğer siyasetçilere seslenen Davutoğlu, "Birinci Meclis nasıl bu ülkenin her bir ferdini temsil eden bir kompozisyonla kurulmuşsa yani Sünnisi ve Alevisiyle Türküyle Kürdüyle Çerkeziyle Tatarıyla Balkanlardan, Kafkaslardan gelen muhaciriyle Anadolusuyla hep birlikte kurulmuşsa Türkiye'de de bundan sonra bu millet arasında hiçbir fitneye izin vermeyeceğiz. Birinci Meclis'in ruhunu ilelebet yaşatacağız" diye konuştu.

Ulucan'ın idam sehpaları ayrım gözetmedi

Ulucanlar Cezaevi'nin buna şahit olduğunu dile getiren Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Ulucan duvarları ve Ulucan'ın idam sehpaları ayrım gözetmedi. Ulucan'ın duvarlarında, o soğuklarda, Mamak'ta okuduğum gibi,  Muhsin Yazıcıoğlu 'Üşüyorum' dedi. Birçok sağcı ve solcu, değişik ideolojilere mensup kişiler Ulucanlar'ı tattı, Kemal Tahir gibi, Necip Fazıl gibi. Şu isim ona bir şeyler hatırlatır, Bahçeli'ye, Osman Yüksel Serdengeçti gibi. Hepsi Ulucanlar'dan geçti. 'Onları oraya, Ulucanlar'a, bir nevi işkence ortamına sokanlar, bunu devlet adına yapmışsalar yanlış yapmışlardır' demek bizim görevimizdir. 1937'de Dersim'de yapılan yanlışı unutturmaya çalışacaksın, sonra 3 Mayıs 1944'te İstanbul'da tabutluklara sokulan Türkçü, milliyetçi aydınlara sahip çıkacaksın ve Türkçüler bayramını 3 Mayıs'ta kutlayacaksın, böyle olmaz. Karşı çıktığın zaman zulmün hepsine karşı çıkacaksın. Yoksa rahmetli Türkeş de hesabını sorar, 'Nasıl bu tek parti rejimine sahip çıkıyorsun' diye hesabını sorar. Çünkü o tabutluklarda o da vardı. Ulucanlar Cezaevi'nde, 12 Eylül'den sonra şehit edilen Mustafa Pehlivanoğlu da vardı, yanında yaşı büyütülüp yine idama götürülen Erdal Eren de vardı. Birinin sağcı birinin solcu olması bir fark getirir mi? İkisi de gencecik fidandı, hepsine, onlara yapılan haksızlıklara eğer biz hep birlikte 'haksızlık' demezsek bu ülkede birliği, beraberliği sağlayamayız. İşte bizim siyaset farkımız bu."

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Biz insanı yaşatmaya gelmişiz, insanı yüceltmeye gelmişiz, insana insanlık aşısını ahsen-i takvim ile vermeye gelmişiz. Siyasetimizin felsefesi de yaklaşımı da budur. Çok parti var görünüyor piyasada ama iki parti var aslında. Vicdanın, insanlık vicdanının, millet iradesinin, ortak aklın, ortak memleketin temsilcisi olan AK Parti ve onun karşısındakiler" dedi.

Davutoğlu, Partisinin Altındağ ilçe kongresinde yaptığı konuşmada, Kılıçdaroğlu'nun "Dersim" konusunda sessiz kaldığını, ulusalcılar partiden kopar diye "yanlış" diyemediğini söyledi.

CHP içinde belli bir kesimin, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin yaptığı gibi yanlışlara sahip çıktığını ifade eden Davutoğlu, şöyle konuştu:

 "Yarası var, konuşamaz, hakkı söyleyemez. Çünkü korkar partisi bölünür diye. Suriye'ye geldiğinde, Kılıçdaroğlu, Esad öldürürse, kimyasal silah kullanırsa Scut füzeleriyle öldürürse susar. Yetmez, milletvekillerini gönderir ve 'daha fazla öldür' diye neredeyse mesaj verircesine onunla resim çektirir. Ama Kobani'ye geldiğinde, Kobani'nin nerede olduğunu bile bilmeden modaya kapılıp, 'oraya müdahale edelim' der. Çünkü Kılıçdaroğlu'nun kafasında adalet terazisi yok. Zalim ile mazlumu ayırt edebilecek Hacı Bayram-ı Veli terazisi yok. Ama bizim kalbimizde var bu terazi. Zalime karşı tavır alırken, dini ne milleti ne diye bakmayız. Zalimse zalim deriz ve karşı tavır alırız. Mazluma da mazlum der sahip çıkarız."

HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın iki kelimesinden birinin "barış ve demokrasi" olduğunu hatırlatan Davutoğlu, "Eğer Esad öldürürse Demiştaş'tan 4 yıl içinde hiçbir şey duymadınız. Ne Demiştaş'tan ne HDP zihniyetinden. Kendi zihniyetindeki örgüt, PYD Kürtlere baskı yapıp, Haseke'den sürüp Türkiye'ye geldiğinde ses duymazsınız. Ama Kobani'ye bir saldırı söz konusu olduğunda seslerini yükseltirler. Neden biliyor musunuz? Şunu demek ister: 'Başka bir terör örgütü zulüm yapıyorsa o kötüdür, benim örgütüm yapıyorsa iyidir" diye konuştu.

-"Bizde geri dönmek yok"-

 "Diğeri şöyle söyler: Eğer öldürülenler bana yakın değilse benim anlayışımın karşısındaysa Bahçeli gibi, onlara yapılan zulmü unutalım. Ama benim ideolojimin öncülerine ise Reha Oğuz Türkkan'a, Fethi Tevetoğlu'na ise Zeki Velidi Togan'a ise tabutluklarda ona sesimizi çıkaralım" diyen Davutoğlu, şunları kaydetti:

"CHP, aynı mantığı güder. Ama biz deriz ki insanın canı, malı, nesli, aklı bize emanettir. Sadece Müslüman'ın, Hristiyan'ın veya Sünni'nin, Alevi'nin, Türk'ün, Kürt'ün değil insanın... İnsanı yaşat ki devlet yaşasın felsefesi budur. Şeyh Edebali bilmez miydi. Diyebilirdi ki 'Oğuz boylarını yaşat ki devlet yaşasın, Kayı boyunu yaşat ki devlet yaşasın, Türkleri yaşat ki devlet yaşasın yada Sünnileri, Alevileri yaşat ki devlet yaşasın.' Hayır, cihan devletini kuran Şeyh Edebali diyor ki Hacı Bayram-ı Veli'den beri gelen çizgide diyor ki: 'İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.' Biz insanı yaşatmaya gelmişiz, insanı yüceltmeye gelmişiz, insana insanlık aşısını ahsen-i takvim ile vermeye gelmişiz. Siyasetimizin felsefesi de yaklaşımı da budur. İşte, aslında bütün bu örnekler şunu gösteriyor: Çok parti var görünüyor piyasada ama iki parti var aslında. Vicdanın, insanlık vicdanının, millet iradesinin, ortak aklın, ortak memleketin temsilcisi olan AK Parti ve onun karşısındakiler. Ve onun karşısında çifte standart uygulayanlar."

İçerideki iş birlikçilerle dışarıdaki tuzakçıların AK Parti'yi durdurmak için ülke ekonomisi zirvedeyken Gezi olaylarını yaptığını ifade eden Davutoğlu, "Zannettiler ki bizi sindirebilirler, bize geri adım attırırlar. AK Parti kadroları çekinir ve geri döner. Döndük mü? Döner miyiz? Dönecek miyiz? Bizde geri dönmek yok" diye konuştu.

-"AK Parti kadrolarında ihtilaf çıkmadı"-

17 ve 25 Aralık'ta da birtakım kumpaslarla durdurulmaya çalışıldıklarını kaydeden Davutoğlu, şöyle devam etti: 

"1 Ocak'ta bu hükümet yok diye yazı yazanlar çıktı. 30 Mart'tan önce dinlemelerle Dışişleri'nde, değişik yerlerde devleti dinlemelerle bizi durdurmaya çalıştılar. 30 Mart gösterdi ki biz durdurulamayız. Bizi durdurabilirler mi? Bizim hızımızı kesebilirler mi? Milletin sesini kısabilirler mi? İşte böyle, bunlara millet hep beraber 'hayır' dedi. Sonra 10 Ağustos cumhurbaşkanlığı seçimleri geldi. 'Hep beraber toplandılar, tek tek durduramıyoruz, bari birlikte durduralım' dediler, bir çatı aday çıkardılar. Birçok parti, 12-13 parti, yurt dışındaki Pensilvanya'daki destekçi hep beraber çatı aday buldular. Millet ne dedi? 'Bana çatıdan önce temel lazım' dedi. 'Temel de Hacı Bayram-ı Veli'de, Altındağ'da, millet iradesinde' dedi ve hiçbir şekilde buna izin vermedi. Ve Sayın Başbakanımız, halkın seçtiği ilk cumhurbaşkanı olarak o yüce makama geldi. Yine AK Parti kadrolarından gelen 11. Cumhurbaşkanımızdan emaneti devraldı, iki dava arkadaşı birbirine emaneti tevdi etti."

Salonda, "Recep Tayyip Erdoğan" sloganları atılması üzerine Davutoğlu, "Bu arada Sayın Cumhurbaşkanımızın da selamı var. Dün akşam rahatsızlığı dolayısıyla görüştük" dedi.

Hacı Bayram-ı Veli'den irfanı, erdemi almış AK Parti kadroları arasında ihtilaf çıkmasını beklediklerini ancak çıkmadığını belirten Davutoğlu, "Genel başkanlık, başbakanlık değişimi de yaşandı. Onlar kendi kavgalarıyla uğraşırken, biz bir taraftan memleketin bekleyen meselelerini çözmek için yola çıktık, bir taraftan da kongre şenliklerimizi başlattık. Çünkü biz şunu biliyoruz: Duran su bozulmaya başlar. Daima hareket halinde olacağız, daima bu millete hizmet kervanını yürütme halinde olacağız" diye konuştu.

-"Gece gündüz çalışır yerine getiririz"-

Salondakilere, "İnşallah 2015 seçimlerine giderken, gece gündüz çalışıp bu milletin iradesini bir kez daha cümle aleme gösterecek miyiz? Tuzak kuranların tuzaklarını başlarında parçalayacak mıyız? Biz başta Filistin olmak üzere dünya mazlumlarına sahip çıkarken Türkiye içinde veya dünyada köşesinde oturanlara gereken dersi verecek miyiz? Dünyanın neresinde olursa olsun, mazlumlara sahip çıkmaya devam edecek miyiz? Bu al bayrak, dünya mazlumlarının simgesi haline gelecek mi? Bu al bayrak burada dalgalandığı gibi bağımsız Filistin bayrağıyla Gazze'de Filistinlilerin gönlünde, Kudüs'te dalgalanmaya devam edecek mi? Somali'de, Bosna'da, bütün gönül coğrafyamızda edecek mi?" diye soran Davutoğlu, "Evet" yanıtını aldı.

Bunun şartının Altındağ'da yeni bir destan yazmak olduğunu ifade eden Davutoğlu, "İnşallah Haziran 2015'te sizden en az yüzde 70 istiyoruz. Yüzde 70'e hazır mısınız" diye sordu. 

Salondakilerin, "Evet" diye karşılık vermesi üzerine, Davutoğlu, "Sizden, saatler sonra eğer böyle gür bir sesle 'evet' nidası yükseliyorsa bizi kimse durduramaz. Allah'ın da tarihin de milletin de verdiği emaneti, gece gündüz çalışır yerine getiririz. Allah'a emanet olun Altındağlılar" dedi.



10.11.2014

Yorumlar

Bu Habere Ait Yorum Bulunmamaktadır.
İsminiz
E-Mail
Cevabınız


Parlametre
Serbest Kürsü

Anket

Türkiye'nin Dış Politikasını Olumlu Seyirde Güçlendirecek Ana Unsur Nedir ?
Yankı Dostluk Platformu
  • Facebook'ta Yankı Dergisi
  • Twitter'da Yankı Dergisi
  • Youtube'ta Yankı Dergisi